17 Temmuz 2012 Salı

/I/


/I/

Bazen kendini içinde hissedersin, en derinde gibi görünen yüzeyde. Bulunduğun durumun getirdiği şaşkınlıktan doğan garip istekle daha da keşfetmek, arka tarafına da göz atmak ister benliğin. Olasılıklar silsilesi içinde, onlardan birine bile sahip olmanın verebileceği güven ve destekle tabiki, yol almaya başlarsın. Fakat bu yol diğerlerinden farklı olur. Mekandan, dolayısıyla zamandan ayrı bir kutu içindesindir. Buraya nasıl girdin, buradan nasıl çıkacaksın? Aslında bu hissettiğin duygular yepyeni bir bilinmezliğin içinde bulunmaktan kaynaklanan kendini kaybetmenin yarattığı yanılsamalar mı? Bu sözde yanlış anlamalarını ve ilüzyonlarını hangi temel aldığın değerlere karşı işlediğin hataya göre değerlendirdin ki? Bilmiyorsun, ve bilmenin getirdiği sorumluluktan kaçtığını düşündüğün için zihnin otomatik fonksiyonlarına kendini bırakıyorsun. Şimdi unutmak, ya da yer değiştirmek zamanı. 
Belki de yanılgı hayatın eş anlamlısıdır. Belki yanılgı hayatı sadece bir eş anlamla tanımlayabileceğini sananların yanılgısıdır, çürümüş, yanlışlığı varlığıyla beraber doğmuş bir yaklaşımdır. Kim bilir, kim bilir? Yüzlerimiz bir yanılgı değil de nedir ki aslında? Zihnin ve duygu kalkanının ‘dürüstlüğünü’ gölgelemek için kullandığımız bir organik madde bütünü değil midir yüzlerimiz? 
Hayır, ve evet. 
Düzenli bir karamsarlıkla ve inatçılıkla süslenmiş, büyütülmüş ve doyurulmuş bir gelişim süreci. Aslında hayatın ve eş anlamlılarının bizi itelediği koşuşturma silsilesi. Aslında yanılgıların bir bütünü.
Yüzümüzdeki kırışık, gözenek, seğirme, iğrenç, çirkin şeyler. Aslında tamamen bir organik madde bütünü, en başından beri inorganik doğanın enfekte olmuş bir kolu, bizim yaşam dediğimiz şey.
Her zaman değişen, anlaşılmaz ve heyecanlı.

2 yorum:

  1. Batucum yazın çok güzel! Bence her insanın zaman zaman düşündüğü ve sorguladığı bir konu hakkında yazmışsın.

    YanıtlaSil
  2. Didemcim teşekkürler, dediğin gibi sorguladığımız bir konu, üstüne sayısız yazı yazılabilecek bir konu.

    YanıtlaSil